İstanbul, Napoleon'un da dediği gibi dünya tek bir devlet olsa ona başkentlik yapacak kenttir. Dünyada iki kıta üzerine kurulu olan tek şehir olan İstanbul, insanlık tarihi boyunca önemli yere sahipti. Bu tarihi kent inanç konusunda da dünyanın önde gelen şehirleri arasında. Bir camiler kenti olan İstanbul'un simge camilerine yakından bakalım.
1.
Süleymaniye Camii
Kanuni Sultan Süleyman'ın "altın çağ" olarak adlandırılan yönetim devrinde inşa edilen bu şaheser, İstanbul'un en önemli simgelerinden biridir. İstanbul'a hakim bir noktada 1551-1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından inşa edilen ve kalfalık eseri olarak anılan Süleymaniye Camii, aslında Süleymaniye Külliyesi'nin bir bölümüdür. Külliyede, kütüphane, hastane, hamam gibi binalar da yer alır. Kanuni Sultan Süleyman ve Hürren Sultan'ın kabirleri bu cami içindeki türbede yer alır.
2.
Yeni Camii
Yeni Camii veya diğer adıyla Valide Sultan Camii, 3. Murat'ın eşi Safiye Sultan'ın emriyle inşa edilmeye başlandı. 1597'de inşasına başlanan cami, 1665'te 4. Mehmed'in annesi Turhal Sultan'ın bağışlarıyla tamamlandı. Caminin inşasında Rodos'tan getirilen taşlar kullanıldı. Cami, yangında küle dönen kırk haneli bir Yahudi mahallesi üzerine inşa edildi. Bölgedeki Yahudiler de Hasköy'e nakledildi. İnşaatı sırasında alınan vergilerden ötürü adı "Zulmiye" olarak anılan cami, açılışında "adliye" adıyla sicil kayıtlarına geçildi.
3.
Sultanahmet Camii
İnşasına 1609 yılında, Sultan 1. Ahmet döneminde başlanan cami, 1617'de ibadete açıldı. Uzun bir süre altı minareli tek cami olma unvanını koruyan ve içerisindeki mavi İznik çinileri nedeniyle Avrupalılar tarafından "Mavi Camii" olarak anılan Sultanahmet'in mimarı Sedefkar Mehmet Ağa'dır. Caminin içinde kullanılan kimi çiniler Topkapı Sarayı'ndan getirilmiştir. 1935 yılında Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesinin ardından Sultanahmet İstanbul'un baş camii konumuna geldi.
4.
Nuruosmaniye Camii
Nuruosmaniye Camii, İstanbul'da inşa edilen ilk barok özellikli camidir. 1748 yılında inşasına başlanan camii 1755'te ibadete açıldı. Çemberlitaş semtinde bulunan cami, Kapalıçarşı'nın da hemen girişinde yer alır. 3 yıl tahtta kalan 3. Osman döneminde tamamlanan cami, onun adıyla ibadete açıldı. Yanında kütüphanesi bulunan cami, beş bin el yazmasına da ev sahipliği yapıyor.
5.
Mihrimah Sultan Camii
Mihrimah Sultan Camii ya da İskele Camii olarak bilinen ve Üsküdar'ın en önemli dini yapılarından biri olan bu mabet, Mimar Sinan tarafından, Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan için inşa edilmiştir. İnşasına 1540 yılında başlanan cami, sekiz yılda tamamlanmıştır. Aynı isimde Edirnekapı'da da bir cami yine Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Mihrimah'ın güneş ve ay anlamına gelmesinden yola çıkarak her iki cami de İstanbul'da güneşin doğup battığı yerlerdir. Rivayetlere göre camiler, Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'a olan aşkının da bir ifadesidir. Nisan ve Mayıs aylarında güneş bu iki caminin arkasından doğup batar.
6.
Kalenderhane Camii
Azize Theotokos Kyriotissa Kilisesi'nden dönüştürülen Kalenderhane Camii, Bozdoğan Kemeri'nin doğu ucunda yer alır. Tipik bir Doğu Roma mimari eseri olan yapı, 9. yüzyılda inşa edilmiştir. Bölgede daha eski dönemde bir Roma Hamamı'nın da bulunduğu ortaya çıkmıştır. Fethin ardından Fatih Sultan Mehmet tarafından Kalenderi dervişlerine tahsis edildi. 18. yüzyılda da buraya Maktul Beşir Ağa tarafından camiye dönüştürüldü. 1930 yılında bir yıldırım düşmesi sonucu büyük hasar gören Kalenderhane Camii, 1965'teki kapsamlı restorasyondan sonra yeniden ibadete açıldı.
7.
Büyük Mecidiye Camii
İstanbul denince akla gelen ilk görüntülerden biri kuşkusuz Ortaköy'deki Mecidiye Camii ve arkasındaki 15 Temmuz Şehitleri Köprüsü görüntüsüdür. Bu görüntünün bir parçası olan Büyük Mecidiye Camii, Nigoğos Balyan tarafından Sultan Abdülmecit için inşa edilmiştir. Neo-Barok üsluba sahip cami, boğazın ışıklarını iç mekana yansıtacak şekilde tasarlanmıştır. Bir yıllık bir inşa sürecinin ardından 1854'te ibadete açılan cami, 2011-2014 tarihleri arasında restore edilmiştir. İki minareli cami, İstanbul'un en güzel konumlarından birine sahiptir.
8.
Eyüpsultan Camii
İstanbul'un manevi fatihi olaran bilinen Hz. Eyüp el-Ensari'nin adını taşıyan cami, içinde bulunduğu ilçeye de adını vermiştir. Hz. Eyüp El-Ensari'nin türbesine de ev sahipliği yapan cami, bu nedenle İstanbul'un en kutsal mekanı olarak bilinir. Pek çok sefer tadilat gören cami, bugünkü halini 19. yüzyılın ilk yarısında aldı.
9.
Ahi Çelebi Camii
Ahi Çelebi Camii, Eminönü sahilinde Zindan Han'ın hemen yanındadır. Burası Evliya Çelebi'nin "Şefaat ya Resulallah" yerine "Seyahat ya Resulallah" dediği rüyada içinde bulunduğu camidir. 16. yüzylda Ahi Mehmet Çelebi tarafından inşa edildi. Ahi Mehmet Çelebi, saray hekimlerinden Mevlana Kemal'dir. Taş tuğla kullanılarak inşa edilen camide tek minare bulunur.
10.
Kılıç Ali Paşa Camii
Yapımında İspanyol yazar Cervantes'in tutsak işçi olarak çalıştırıldığı rivayet edilen ama gerçekliği ispatlanmamış olan bu cami, Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. 1580 yılında ibadete açılan cami Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından Tophane semtinde yaptırılmıştır. Burasının deniz doldurularak inşa edilen ilk cami olduğu iddia edilmektedir.
11.
Fatih Camii
Hemen söyleyelim bugün kullanılan Fatih Camii, aslında Fatih döneminde inşa edilen cami değildir. Pammakaristos Manastırı, 3. Mustafa döneminde bugünkü görünümünü kazanmıştır. Önceki cami, 18. yüzyılda depremle yıkılmıştı. Laleli Camii'nin de banisi olan 3 Mustafa, pek çok cami yaptırmış olsa da hiçbirisi kendi adıyla anılmaz.
12.
Dolmabahçe Camii
Sultan Abdülmecit tarafından annesi Bezmialem Valide Sultan için yaptırılan ve tıpkı Mecidiye Camii gibi neo-barok özellik gösteren yapı Garabet Balyan'a inşa ettirilmiştir. Dolmabahçe Sarayı'nın hemen yanına inşa edilen ve muhteşem bir Boğaziçi manzarasına sahip olan cami, İstanbul'un da simgelerinden biridir. Tam adı Bezmialem Valide Sultan Camii olan yapı 1948'den 1960'a kadar Deniz Müzesi olarak kullanılmıştır.
13.
Çamlıca Camii
Listedeki en yeni camii olan Çamlıca Büyük Camii, İstanbul'un en yüksek noktalarından birinde, Çamlıca tepesinde inşa edilmiştir. Altı minareli olarak inşa edilen ve bir külliyenin parçası olan cami, 2019'da ibadete açıldı. Aynı anda 63 bin kişinin namaz kılabildiği caminin dört minaresi Malazgirt Muharebesi'ni simgeleyecek şekilde 107.1 metre yükseklikte inşa edilmiştir. Neo-klasik bir üsluba sahip olan cami, İstanbul'un yeni simgelerinden biri haline geldi.
14.
Ayasofya
1935 yılından itibaren müze olarak kullanılan Ayasofya, 1453'te İstanbul'un fethedilmesiyle birlikte camiye çevrilmişti. Doğu Roma İmparatoru Jüstinyen tarafından Nika Ayaklanması'nın bastırılmasının ardından inşa edildi. Miletli İsidoros ve Trallesli matematikçi Anthemius tarafından inşa edilen yapı, yüzlerce yıl boyunca dünyanın en büyük yapısı oldu. Mimar Sinan tarafından güçlendirilen yapıda padişah türbeleri de bulunmaktadır.
BONUS:
Arap Camii:
Arap Camii; Beyoğlu ilçesindeki Galata semtinde yer alır. Önceleri San (Aziz) Paolo Kilisesi/ San (Aziz) Domenico Kilisesi olarak bilinen ibadethane, 1453 yılında şehrin Osmanlı egemenliğine girmesinin ardından camiye çevrildi.
Galata kentsel dokusunda beton bloklar arasında, sivri külahlı hayli yüksek kare biçimli kulesiyle hala fark edilebilen Arap Camii; fetih öncesinden kalan İstanbul'un un tek Gotik kilisesidir.
Bir rivayete göre, İstanbul’da ilk ezan sesinin yükseldiği yerdir. Yapılışı hakkında iki farklı rivayet vardır. Birincisine göre, 717 yılında yapılmış olan İstanbul’un ilk camii hüviyetini taşıyan Arap Camii'dir. İstanbul’un Fethi için 717 yılında gelmiş olan Müslüman Arap kumandanlarından ve sahabe neslinden meydana gelen bir ordu başında Meselem Bin Abdülmelik adındaki komutan; Galata’da Bizans semalarına ilk Ezan-ı Muhammedi sesinin yükseldiği bir Camii yaptırmış ve adına da Arap Camii denilmiştir.
Hicri 95 Senesinin Zilhicce ayında 15 Ağustos 717’e Mesleme bin Abdülmelik; Karadan bir ordu, denizden kuvvetli bir donanma ile Bizans’ı kuşatmıştır. Muhasara bir yıl kadar devam etmiş ancak Konstantiniyye alınamamıştı. Ama Galata zaptedilmiş ve fethedilmişti. Mesleme ve İmparator Leon arasında varılan bir anlaşma sonucu Arap mescidi inşa edilmiş ve ibadete açılmıştır. 7 yıl kadar İstanbul’da kalmış olan Arap Müslüman Ordusu ibadetini burada yapmıştır. Daha sonra Şamda çıkan bir isyan üzerine Arap ordusunun Şam’a gitmesi üzerine Dominiken Papaz ve Rahipleri burasını kilise haline sokmuş, şimdi minare olarak kullanılan çan kulesini bu esnada de ilave etmişlerdir. 1453 İstanbul’un fethinden sonra kilise camiye çevrilerek öndeki mihrap ve minber ilave edilmiş ve Osmanlı kayıtlarında yine Arap Mescidi ismini almıştır.
İkinci rivayete göre Dördüncü seferinde Kudüs yerine Konstantinopolis'i ele geçirmeyi amaçlayan Katolikler, 1200'lerin başlarında Pavlus'a adadıkları bir kiliseyi ve yanına Dominiken Mezhebine bağlı bir manastırı Galata'da yaptırmışlardır. Papaların da yakın ilgisini çeken bu manastır ve kilise, bir süre sonra mezhebin kurucusu olan "San Domeniko"nun adının da eklenmesiyle tanınır: San Paolo ve San Domeniko
1475'te Fatih, kiliseyi camiye çevirerek vakfına katmıştır. Yirmi yıl sonra da, İspanya'dan çıkartılan Endülüs Arapları'nın bir kısmının, çevredeki mahallelere yerleştirilmesiyle cami, "Arap Camii" olarak tanınır. Caminin Araplara mal edilmesinin bir nedeni de, minareye çevrilen eski çan kulesinin 714'te Şam'da yaptırılan ünlü Emeviye Camii'nin özgün minaresini çağrıştırmasıdır.
III. Mehmet ve I. Mahmut'un annesi Saliha Sultan ve II. Mahmut'un kızı Adile Sultan değişik dönemlerde cami'yi onartmış; hünkar mahfili, sebil, çeşme, şadırvan gibi ögeler ekletmişlerdir. Özellikle Saliha Sultan'ın yaptırdığı onarımdan sonra caminin iç düzeni, mahfillerin, mihrabın barok ahşap tasarımlarıyla hayli değişmiş, tiyatral bir görümün egemen olmuştur.
1913-1919 yılları arasındaki kapsamlı onarım sonucu yapı yeniden büyük bir değişime uğrar: Avlu duvarı yıkılır, Cami genişletilerek yeniden yaptırılır. "Arabesk" bir son cemaat mahalli ekletilir. Döşeme altında kalan yüzü aşkın Latin soylusunun mezar taşları müzeye taşıtılırken, mihrabın yanındaki "Mesleme'nin Çilehanesi", "Arap Baba Merkadi" ve çevrede sahabelere ait oldukları ileri sürülen birkaç kabir de Arap kimliğini daha güçlendirerek vurgular. Yapı her ne kadar büyük ölçüde İslamlaşmış (Osmanlılaşmış) ise de, dikkatli bir göz, çok az da olsa Gotik geçmişini belgeleyen birtakım mimarî ögeleri fark edebilir.